1. Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Gülçin Özbiçerler. Baboon Natural markasının kurucusuyum. Aslen malzeme mühendisiyim. Gebze İleri teknoloji Enstitüsü’nde Malzeme Bilim ve Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. Sonrasında aynı okulda İşletme Yüksek Lisans eğitimimi tamamladım. 2017-2018 yıllarında eşim Emre Özbiçerler’in işi dolayısıyla Japonya’da yaşama imkanımız oldu. Bu süreçte iş fikrimiz şekillendi. Türkiye’ye döndüğümüzde de Baboon Natural markasının temellerini atmış olduk.
2. Sektörünüz ile ilgili bilgi verir misiniz?
İçinde bulunduğumuz sektör niş bir sektör olarak öne çıkıyor. Hem konvansiyonel ürünler üretmiyoruz hem de insanların ihtiyacı olan kişisel bakım ve kozmetik ürünleri (sabun, katı şampuan, yüz bakım serumları, krem gibi) üretiyoruz. Sektörümüz açısında üretimimize bakacak olursak ürünlerimiz tamamıyla temiz, doğal olarak, hiçbir katkı maddesi içermeyen ürünlerdir ki bu nedenle çok kolay ulaşılabilen bir sektör değildir. Bir diğer unsur da çok sayıda inovatif ürünlerin ürün gamında yer almasıdır. Katı şampuan ürünümüz gibi hem kullanışı kolay, koruyuculara gerek kalmadan hem de vegan, kullanıcı dostu gibi birçok tüketiciyi etkileyen güzel yanı mevcut. Bu gibi ürünler sektörümüzü diğer sektörlerden ayıran başlıca etkenlerdir. Hem dünya ihtiyaçlarını tartarak gidermeye çalışan hem de alışılmışın dışında yenilikçi ürünler geliştirilen bir sektör. Biz Baboon Natural olarak bunu esas aldık. Özellikle ülkemizde bulunmayan, adı duyulmamış birçok ürünü de ürettik. Kısacası sektörümüz yeniliklere daima açık, inovatif fikirleri kolaylıkla işleyen, doğallığı ve insan sağlığını önemseyenlerin arttığı günümüzde sürekli büyüyen bir sektör olarak öne çıkmaktadır.
3. Girişimcilik öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?
Japonya’da şekillenen bu iş fikrimizin temellerini 30 m2’lik bir imalathane tutarak atmış olduk. Bu süreçte eşim çalışmaya devam ediyordu ve mesai saatleri dışındaki vermiş olduğu destekle ilk 3 ay kadar burada imalat gerçekleştirdik. 3 ayın ardından beklediğimizin üzerinde bir talep ve ürünlerimizde yüksek oranda memnuniyet ile karşılaştık. Bu gelişmeler ile 60 metrekarelik başka bir imalathaneye taşınarak üretimimizi genişlettik. Ardından 2-3 ay içerisinde profesyonel internet sitemizin kurulumu, kargo vb. entegrasyonlarımız gibi online ve yasal süreçleri de tamamladık. 1 çalışanın aramıza katılmasıyla 8 ay kadar iki kişi üretime devam ettik. Devamında üretimimiz sürekli arttı ve hedeflerimizi genişlettik. Sadece doğal sabunlar ile sınırlı kalmayarak doğal kişisel bakım ürünleri üretimini de amaçladık. Gerekli eğitimleri de bu sürede alarak katı şampuan, tablet diş macunu, kremler, kozmetikler gibi ürünleri de üretimimize ekledik. Tüm bu gelişmelerin ardından şu anda hizmet verdiğimiz 400 metrekarelik bu imalathanemize taşındık. Burada ar-ge merkezi de kurarak portföyümüzü 60 ürüne kadar genişlettik.
-Baboon ismi zaten doğayı ve doğallığı çağrıştırıyor. Bu girişime ilk başladığımız süreçte oğlumuz 6 aylıktı ve ben evde, işte sürekli oğlumu bir kanguru da taşıdım. Aynı zamanda da üretimi sürdürmeye devam ettim. Markanın başlangıcını temsilen ve de ürünlerin doğallığını çağrıştıran Baboon isminde ve eşimin çizdiği bu logoda karar kıldık.
4. Bu sektörü tercih sebebiniz nedir? Bu işe başlarken piyasa ihtiyaçlarını değerlendirerek mi, tecrübelerinizle mi yola çıktınız?
Japonya’da yaşarken doğal kişisel bakım, daha sağlıklı beslenme ve doğal ürün kullanımının farkına daha çok vardık. Kimya alanında olduğum için de ilgimi ayrıca çekti. Başka ülkelerin de kozmetik regülasyonlarını inceleme fırsatım oldu ve yerli olarak böyle markaların ne kadar az olduğunu fark ettim. Başlangıç sürecinde kendim ve ailem için ürünleri ürettim. Sonrası da ise aldığım eğitimler çevresinde şekillenerek kişisel bakım ve kozmetik alanında da çalışmaya başladık. Bu işten aldığım keyif ile de daha yeni ürünler üzerinde çalışmaya devam ediyorum.
5. İş dünyasındaki hedefleriniz nelerdir?
Doğal sabun ve kişisel bakım denilince akla gelen ilk marka olmak istiyoruz. Hedeflerimiz tabii ki yüksek ancak bu butik, kişiye özel ilgi sunan yapımızı bozmak istemiyoruz. Birebir geri dönüşler alıyor ve iletişimi de birebir sağlıyoruz. Bir seri üretime kayıp ve neticesinde de müşterilerle kontağı koparıp tamamıyla fabrikalaşmak gibi bir büyümeyi asla hedeflemiyoruz. Büyüyebileceğimiz bir ölçüde büyümek istiyoruz, ne fazla ne de az. Bu yapımızı bozmadan büyümek istiyoruz. Doğru iş planı uygulayarak butik yapımızla bu sektörde ihtiyacı tek başımıza giderebileceğimizi düşünüyoruz.
6. İstanbul Ticaret Odası’nın hazırladığı ‘Yükselen Markalar Projesi’ ne dahil olma süreçleriniz ve bu kapsamda kozmetik dalında başarınızdan bahseder misiniz? Sizce sizi ve markanızı ön plana çıkaran neydi?
Projeye sosyal medya hesaplarımızdan rastladık ve dahil olduk. Toplamda dahil olan 700 marka ve kadın girişimci var. 2 ön elemeyi başarıyla geçtik ve en son farklı sektörlerden toplam 88 kişi ile birlikte final aşamasına ulaştık. Son jüri değerlendirmesinin ardından 14 kadın girişimci derecelendirildi ve kozmetik alanında tek ödül alan Baboon Natural olarak biz olduk. Daha yolun başında olan, yeni bir markaydık. Kazandığımız bu başarı bizleri çok mutlu ve işimize daha da motive etti.
Projenin amacı ülkemizden global düzeyde bir marka çıkabileceğine bir cevap aramaktı ve sık sık global faaliyetlerin önemi vurgulandı. Jüri değerlendirmesinin ardından markamızın global düzeye ulaşabilecek bir ışık taşıdığı düşünüldü ve ödüle layık görülerek bu tescillenmiş oldu.
7. İhracat yapıyor musunuz? Sakarya ihracatındaki yeriniz ve hedefleriniz nedir?
Önümüzdeki yıl hedeflerimizden biri de gelirimizin en az yüzde 30’luk kısmını ihracattan karşılamaktır. Görüşmelerimiz, küçük çapta denemelerimiz de başladı. Organik kozmetik dünyada sürekli büyüyen ve büyümeye devam edecek bir sektör. Önceliğimiz organik ürünlerimizin sağlıklı şartlarda, kısa sürede ulaşabileceği Avrupa ülkeleridir. Hedeflerimize paralel olarak büyüme kaydederek dünyanın birçok ülkesinde organik kozmetik alanındaki ihtiyaçları karşılayabileceğimize inanıyoruz.
8. İş dünyasına yeni başlayacak olan girişimci adaylarına, üretim yapmak isteyen, ihracat yapmak isteyen üyelerimize ne önerirsiniz?
Girişimcilerimize ve girişimci adaylarımıza öncelikle heyecan duyacakları bir iş bulmalarını, bununla yola çıkmalarını öneriyorum. Doğru konuyu, üretimi, iş planını bulduklarını çalışacakları hiçbir saatin kendilerine zor gelmeyeceğini düşünüyorum. Başka bir firmada çalışan olarak yapılan bir işi sıfırdan kendi işinizi kurarak yapmak çok fazla alanda beceri gerektiriyor. Girişimciler bir işe başlarken birçok beceriyi haliyle kendinde barındırmıyor. İşe adım attıktan sonra çoğu şeyi süreç içerisinde, acı-tatlı tecrübelerle öğrenmek durumunda kalıyorlar. Kendimizi geliştirmenin önemi çok yüksek ve her ay bir önceki aydan daha fazla şey öğrenmiş olmak gerekiyor. Severek çalışınca başarı da kendiliğinden geliyor.
Tabi ki girişimcilikte illaki somut bir ürün de üretmek gerekmiyor. Ancak üretim yapmak bambaşka zorlukları da beraberinde getiriyor fakat çok daha keyifli. Günümüzde asıl önemli olan bir mamul veya fikir üretmek değil üretilenin bir katma değeri olması gerekiyor.
9. SATSO’nun iş dünyasına yönelik çalışmalarını bir girişimci olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu anlamda beklentileriniz nelerdir?
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası’nın iş dünyası odaklı projelerini büyük bir ilgiyle takip ediyoruz. Özellikle fikri olan kişileri yatırımcılarla buluşturan Fikir Sepeti projesi, üretici firmaların ihracata adım atmalarını sağlamak amacıyla hayata geçirdikleri birçok proje, finansman destekleri, sosyoekonomik anlamda gelişimi destekleyen online eğitimleri ve en önemlilerinden biri de bünyesindeki Kadın Girişimciler Kurulu’nun kadın emeğinin gelişmesine, ticari katma değer yaratmasına ve ekonomik hayatta yeni girişimci kadınların var olmasına yönelik projelerini takip ediyor, destekliyor ve çok başarılı buluyorum. Kadına ve kadın emeğine verdiği değer için teşekkür ediyor, devamını diliyorum.
Röportajın videosunu buradan adresinden izleyebilirsiniz..